DÜNDAR Faik
1950 Şanlıurfa doğumlu. İlk ve orta tahsilini Şanlıurfa’da, Yapı sanat enstitüsünü Adana’da, İnşaat mühendisliğini Ankara’da bitirdi. Askerliğini 1976 yılında İzmir Narlıdere’de yede subay olarak ifa etti. Karayolları, ( Genel müdürlük ve 4. Bölge.) Azot sanayi, ( Mazıdağı, Şırnak, Samsun ) Köy hizmetleri ( Manisa) da toplam yirmi beş yıl çalıştıktan sonra kendi isteği ile 1994 yılında emekli oldu. İnşaat müteahhitliği, teknik müşavirlik, anonim şirketlerde genel müdürlük hizmetlerinde bulundu.
1995 de Manisa, 2011 de Samsun milletvekili adayı oldu. Muhtelif şehirlerde il yönetim kurulu üyeliği, İl Başkanlığı görevlerinde bulundu. Samsun’da yaşamakta olup İMO, AZOT ve SAY-DER üyesidir. Evli ve üç evlat iki torun sahibidir.
Kırk beş yıllık gazete köşe yazarlığını kesintili de olsa devam etmektedir. Bir çok yerel gazete ile, Samsun internet gazetelerinde, Müteahhitler derneği ve Eyvan dergisinde, Samsun TIME dergisinde köşe yazıları, dört ayrı antolojide şiirleri yayınlandı. Mühendislik, gazetecilik ve şairlik konularında bir ok plaket aldı. 2001 de ‘ Hicran yine hicran’ adlı ilk şiir kitabı yayınlandı. Atakum şiir akşamları ve Samsun şiir akşamları şiir etkinliklerine katılmaktadır.
AHVAL-İ DİL
Soğuyunca gök kubbe, yağan yağmur kar olur.
Bitmeyince çileler buzdan yürek nâr olur
Yıkmadığım dil bana mizanda bir kâr olur
Nâ-hak yere zulümat ne büyük efkâr olur
Kıramam dal budağı gün gelir de dâr olur
Erenlerin sevgisi gönlümde bahar olur
Sinemde beslenen dost zehir sunan mâr olur
Zengin iken fakirlik sanma bana ar olur
Ömrüm tüketen dertten bu dilim bizar olur
Zerrecik günahımla yek derdim hezar olur
Hak etmezse tecelli âlem mihmandar olur
Bırakamam ülfeti belki bana yar olur
Bezm âlemde varsa can bu dil gülizar olur
Yoksa şems-i hayatım hepten tarumar olur
Aşkın gözyaşları ki ruhumda bir hâr olur
Hiç sönmedi sönmez ki edebi yanar olur
Fusun etmişse felek hayat hep esrar olur
Mümkün mü ki nasıl kul hak’ka isyankâr olur?
Severse dünyayı dil mahşerde naçar olur
Çar-ı yar-i Güzin bana umarım Dündar olur
“Hicran yine hicran” şiir kitabından
Faik DÜNDAR
VATAN İÇİN
Bayrağımdaki al rengi şehit kanı ile suladım
Masmavi göklerden yalnız senin için
O tek hilali ve şark yıldızını kopardım
İçte ve dışta düşmanın bitmez senin
Yıkılma doğrul ve dimdik dur ayakta
Asırlar geçecek altından ulvi gövdenin
Sana olan matemler ihanetler biter umarım
Bayrağına yüz binlerce can dokudum
Sana can sana kan vermezsem yanarım
Ben şafaklarda gözyaşlarımla
Sana yürekten sana Kuran’dan
Gergef gergef dualar okudum
Faik DÜNDAR
ATAKUM SAHİLLERİNDEYİM BU AKŞAM
Aklım hala ayrılıkların kurşunlandığı
Yıllar önceki o veda akşamında
Ve bir sonbahar sabahı
Uykusuz gecenin sonrasında
Yeniden görmüştüm seni
Ve seni yazacağım bu gece
Eğme başını kaldır Allah aşkına
Doruklarda zümrütsün yemyeşil
Ve masmavisin sahillerde
Bu ilkbahar akşamlarında
Atakum sahillerinde yürürken ellerim cepte
Ve memleket sıcaklığı aktığında yüreğime
Gün batımıydı martılar çığlık çığlığa
Dalgaların coşturan sesleri
Özledim serinliğini Karadeniz’in var ya
Gün batsın sökmesin isterse şafak
Senin altı renkli kumların
Boncuk mavisi denizin
Hazan rengi saçların var ya
Seni daha da güzelleştirmiş yıllar
Sevmek seni her gün batımında
Güneş doğmasa, sabah olmasa ne çıkar
Sevdan silinmez ki hep anılarımda
Bak Atakum sahillerindeyim bu gece
Martılar çağırıyor yine
Sende akşamlar çöküyor yüreğime
Bir Mayıs akşamı Atakum’dayım yine
Ve birazdan sahile ineceğim
Martılar bekliyor beni her akşam
Yıldızlarını ve mehtabını seveceğim
Samsun’dayım
Atakum sahillerindeyim yine bu akşam
Faik DÜNDAR
HAN YOLCUSU
Şafaklar her söktüğünde
Yeni ümitlere doğruldum
Meğer kastı bizeymiş feleğin
Hep hicran ile yoğruldum
Umutları sabahlarda bekledim
İki kapılı yıkılası bu handa
Bahara yaza her şeye perde dedim
Mevsim kış bu son akşamda
Haksızlığa susmak ‘Yâ-sin’ siz ölüm
Musallada duyup ta konuşamadım
Kabirden berzahadır yolumuz gülüm
Nasıl olsa bu hana alışamadım
Faik DÜNDAR